"Bitti" dedin tamam. Peki neden hala seviyorum. Neden
her sabah uyanır
uyanmaz telefonuma bakıyorum. Neden her gece eski
mesajları okuyup yatmadan
önce sana yazmamak için kendimi zor tutuyorum. Bitti
dedin tamam o halde
neden ben hala bu boktan yaşamı sürebilmek için
yanımda illa seni istiyorum.
Saçmalıyorum “bitti” dedin tamam..
Canım sevgilim; Burası bir akıl hastanesinin dördüncü katı, Sana bu satırları buradan yazıyorum Bu sana yazdığım kaçıncı mektup bilmiyorum Yokluğuna alışamadığım Ve hayalin ile yaşadığım, İsmini sayıkladığım.
Sana benzeyen birini gördüğümde ağladığım için burdayım.
Kimse anlamıyor beni, Deli olduğumu düşünüyorlar, Sana geleceğimi söylüyorum Bağlıyorlar beni, Kendimde değilmişim, Gidemezmişim, Göremezmişim, Öldüğünü kabul edecekmişim.
O ölmedi diyorum, Ağlıyorum. Öldü diyorlar, Dönmeyecekmişsin, Ellerini tutamayacakmışım, Gözlerine bakamayacakmışım, Sarılamayacakmışım sana, Dokunamayacakmışım, İyileşene kadar burda kalacakmışım...
Ben deli değilim diyorum anlamıyorlar, Hemşireler geliyor yanıma Acıyan gözlerle bakıyorlar bana, Oturup anlatıyorum onlara, Beni bekliyor diyorum, Özlemiştir, merak etmiştir, Onlar da ağlamaya başlıyor.
Sana bu mektubu Bir akıl hastanesinin dördüncü katından yazıyorum, Yokluğunu yaşıyorum, Yaşadığını biliyorum, Biliyorum gitmedin, Bizi ayıracaklarını sanıyorlar Ayıramazlar biliyorum Mevsim kış, Üşüyor musun? Hava soğuk, Yağmur var.
Ellerin buz tutmuştur şimdi Ellerini tutmalıyım, Isıtmam lazım, Üşüyorsun biliyoum Montumu vermeliyim sana, Gelmeliyim diyorum Biliyorum sende özledin beni Merak etme iyiyim ben Sadece gelemediğim için affet beni Dedim ya, Bu sana yazdığım kaçıncı mektup bilmiyorum.
Sen neden cevap yollamadın hala? Yoksa göndermiyorlar mı mektuplarımı sana? Yada; Sen yazıyorsun da bana mı vermiyorlar? Adresi daha iyi yazıyorum buraya, Altına da özellikle tarif ediyorum, Bulmaları kolay olsun diye seni, Oysa ki,
hangi postacıya sorsan bilir evini..
Acele cevap bekliyorum bitanem. Seni çok seviyorum.
BİL İSTERİM
Günaydın tapılası güzellik.
Uyuyamadım sen mışıldarken bütün gece ben.
İzledim dakikalarca televizyon aydınlığında seni.
Ezberledim...
Saçlarını,akmış rimelini,göbek deliğini,elmacığını,parmak uçlarını...
Serçe parmaklarındaki ojelerde de kaldım uzunca bir süre...
Şirin ve minik iki serçeciktiler sanki.
Benim için serenat yapıyorlardı sen kıpırdadıkça.
Gülümsedim ve bir buse bıraktım sol serçeciğe, seni uyandırmadan...
Kokunu doldurdum sonra,nikotinden arda kalan boşluklarıma.
İç geçire geçire...
''Tanrım ne güzel kadın'' diye diye..
''Kusuru neresindedir'' batıllığında ve aptallığında dolaşa dolaşa.
Uyuyan sen,rüyadaki bendim o anlarda...
''Aşk ne kadar da yakışıyor sana'' dedim sessizce.
''Bundan beş tane beslerim yahu'' esprisi bile yaptım kendime bir tane.
Sıfırses kahkahalarımla kaynattım sabaha karşımı kendi kendime.
''Mutluluğa bak len'' dedim içimdeki muzur ''Angaralı bebeye''.
Yorgun ve uykusuzdum sadece ,lanet ve aksi değildim o şair gibi.
Kuş cıvıltılarıyla karışık kalp gurultularıyla kendime geldim ardından.
Çok mutluydum uyuyan tapınılası güzelliğimle ben.
Huzur doldurdum ruhuma bir sürü.
Birazda geçek koymalıydım ama,değil mi yanına.
Son,hızla yaklaşıyordu zira.
Hissedebiliyordum.
Kalktım ben de yanından usulca.
En derininden hırıltılı bir soluk aldım eşikte.
Çay yaptım tavşan kanı.
Kahvaltı hazırladım.
Son bir defa saçlarına dokundum,kokladım.
Bir de sağ serçecikle vedalaştım.
Huzurun bir tutamını bırakıp yerine bir kaç gerçek alıp çıktım.
Senden çok etkilenmiştim,
Erimiştim,eğrilmiştim ve sarhoşlamış...
Ruhumu bedeninden olabildiğince uzak tutmalıyım kafasındaydım.
Konuşup seni hırpalamamalıyımla karışık.
Zaaflarıma yenilme riskini alamadım ya da ,anla işte.
Sen nasıl özetlersen...
Ben kağıda söyledim sana söylemediklerimi.
Susmalıydım belkide bilmiyorum.
Söyledim.
Çünkü bil istedim.
Aşk yoksa, tenim bakir kalsın istedim.
Aşksız her şey yavan oluyor bende,hisset istedim.
Arama,açmayacağımı bil istedim.
Kalbimi gözlerim gibi boyayamazsın,bil istedim.
Şunu bil istedim bir de;
Kendi çapında güzeldi senin aşk oyunların.
ama kalbimi bir derece bile ısıtamadı emin ol yatak kompozisyonların.
Kullanılmış hissettirdi kendimi.
Hatta kirletilmiş.
Ben de;senin güzelliğine kendi aşkımı giydirip polyannacılık oynadım.
Tapındım sana.
Senin gibi ben de,sadece bedenini kullandım.
''Piç'' olsam ,kalem yerine ,bir bardak çay da kendime alırdım unutma.
O yüzden yorma nefesini, çınlamaz benim kulaklarım.Bil istedim.
Tapılacak kadar güzelsin,bil isterim...
Tamamen, tüm benliğinle “burda”, “benim”le olmayacaksan, kolunu sıkı sıkı tutup insanlara; “benim” diyemeyeceksem, sevme beni. Görme. Konuşma. Anlatma. Dokunma bana.
En zor anımda, “olmuyor böyle, yapamıyoruz bak sende görüyorsun” diyecek biriysen; girme hayatıma, tanıma beni.
Hayatıma gireceksen; zor günümde de “burda” ol. Nefesini omzunda hissedebileyim. Başkaları seni suçladığında tek başıma seni savunacak halde bırakma beni. Aramızda neler “olmuyorsa”, onları oldurana kadar zorla. Beni seviyorsan; zorlan. Zorlanmak da yok mudur aşkın içinde? Zorlanmaktan korkma. Benden korkma. “Biz” olmaktan korkma. Çünkü herkes beni sevebilir, herkes hayatıma girebilir, herkes beni öpebilir. Ama herkes kokumu içine çeke çeke öpemez beni, herkes beni düşünerek uyuyamaz. Elbet sever, belki aşık olur ama bu aştan da öte bir şey olmalı. Sıradan olmamalı.
Herkes olmak istemiyorsan, “gitme”.
Hangi yemeği en çok sevdiğimi, burçlarımızın ne kadar çok anlaştıklarını, annemin adını, evimin adresini, en sevdiğim şarkının sözlerini ezbere bilecek kadar çok sev beni. Nerde olduğumu, eve ne zaman gideceğimi, kimin yanında olduğumu sorarak beni önemsediğini gösterme. Bunu, beni gerçekten düşündüğün için, endişelendiğin için sor istiyorum.
Beni böyle, derinden, hissederek, korkarak sev istiyorum.
Çünkü ben seni “hep böyle” sevdim.