11 Haziran 2014 Çarşamba

Sen Dansı



İçimde başlattığın o orkestranın bitmek bilmeyen melodisi karşısında, kalbim ritmini hiç bozmadan en iyi figürlerini sergileyerek başlatıyo, 'sen' dansını.

Bi fotoğraf karesinde mahkum kalan
hayallerimin hemen ardından yüzüme düşen hüzün tebessümü sonrasında, yaktığım cigaranın ilk dumanı ile ciğerlerime işliyorum seni. Usta bi ressamın kusursuzca tablolaştırılan sanatı gibi, gözlerini gözlerime işledim. Baktığım her yerde var olabileceğin, bi an olsun aklına bile gelmezken, komik bi tiyatro oyuncusu gibi çekip alıyosun kendini benden..

Gelişin ve gidişin..

Mutluluk ve hüzün..

Daha önce kimsenin duymadığı bi şarkı düşüyo dilime. Satır aralarında gizlenen mutluluk, nakaratına işlenen hüzün. Adı sen, sözü sen, melodisine lütf edilen dansı sen.. Biraz sen. Hep sen. Sonra gülüşün,
sonra bakışın.. Önce gelişin.. Sonra gidişin.
Sonrası, hep bi Sen'sizlik.. Bir sanat eseri gibi gözlerini gözlerime işlediğim, ve tam o noktaya işlediğin yokluğun.. En nihayetinde, gözlerimden satırlarıma düşen intihar uçakları.. Fazla değil sadece iki damla. Biri sen, biri ben.. Biri gelişine, biri gidişine.. Birisi mutluluk, diğeri hüzün. Çeşit çeşit anlam yüklüyorum o iki damlaya. Biraz sen. Hep sen. Sonra gülüşün, sonra bakışın. Önce gelişin, sonra gidişin. En sonrasın da; yıkılan hayallerin enkazı altında kalan bir ben. Sen'siz bir ben. Yarım kalmış bir ben. Annesiz kalmış bi çocuğun çığlığına fotoğraf olabilecek bir ben.. Ardından öylece baka kalan kan çanağı gözlerim..

Efkarını dumanına gizlediğim cigaramdan bi duman daha alıyorum şimdi. Özlemini üflüyorum gökyüzüne.
Burda havalar sensiz.

Peki ya orda havalar nasıl ?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder